Senden ayrı düşen baht-ı karadır
Gör ki Kadir Mevla’m neler yaratır
Bu yazıyı güzel bir Rize sabahında, şelale ve deniz manzarasının bir araya geldiği büyüleyici bir atmosferde yazıyorum. Hani yazar, yazmasam ölecektim, diyor ya; işte beni de yazmaya mecbur eden tam da bu ruh halidir.
Sonbahar havaları kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Kış çerisi cephane biriktirmekle meşgul, hücuma geçmek için hazırlıklara koyuldu. Yaz melikesi bu baskılar karşısında daha ne kadar dayanabilir bilemiyorum. Ya teslim olacak, yerin altına çekilip müdafaa hazırlıklarına başlayacak, ya da vuruşa vuruşa geri çekilecek. Şimdilik bekleyip görmekten başka çaremiz yok.
Baharda tabiata nefes olan meltem, yerini çiçeklerin soluğunu kesen sert rüzgarlara bıraktı. Ağaçların yüzü endişeden sararmaya başladı. Yapraklar, huzurun ve sükunun son demlerini sürmekte, sırası gelenler bir bir dalından düşmekte, kendilerini adeta bir semazen gibi döne döne ebedi istirahatgahı olan toprak ananın kollarına bırakmakta. “Döndükçe etekler yelpazelenmekte/ Döndükçe gönülde aşk tazelenmekte.
Hani şair, “Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer” der ya, kim bilir Rize’yi görseydi nasıl efsunlu mısralar terennüm edecektik şimdi. Zira burada her adımda başka bir alem, her bakışta yeni bir hazine karşılar sizi.
Şelaleler ile dalgalar karşı beri türkü atışması yapar gibi duygu tellerini titretirken, denizde martılar, çaylıklarda çeşit çeşit kuşlar adeta tempo tutuyor. Rize’de dört mevsim tabiatın bin bir renkli güzelliklerini görmek ve yaşamak için, şehirden çıkmanıza gerek yok. Yapmanız gereken tek şey, yüzünüzü engin maviliklere ve yeşil yamaçlara dönmek olacak. Denizde dalgaların sizinle kucaklaşmak için birbirlerini ezdiğini, deli çayların size kavuşmak için kendini uçurumlardan nasıl attığını hayretle seyredeceksiniz. Şehirden çıkıp yüzünüzü tabiata döndüğünüz anda cenneti tam karşınızda bulacaksınız. Dünyada cennetin bir misalini görmek istiyorsanız, Karadeniz’in bu incisini kış bastırmadan görmenizi tavsiye ederiz. İlginçtir burada doyumsuz mavilikleri, çılgın dalgaları ve insanın aklını başından alan yeşilin bin bir tonunu ve sonbaharın huzur ve hüznünü bir arada doya doya temaşa etmek için uzaklara gitmeye ihtiyaç duymuyorsunuz. Bir yanda engin mavilikler, öte yanda tabiatın çeşit çeşit renkleri ve çağlayanlar aklınızı almak için adeta birbirleriyle yarışıyor.
Rize’nin insanı da doğası gibi nevi şahsına münhasırdır. Şehrin sokaklarında yüksek sesle ve içten konuşan insanları görünce, bambaşka bir diyarda olduğunuzu hemen anlıyorsunuz. Bir konak yürüdüğünüz anda ise, kendinizi cennetin eşiğinde buluyorsunuz. Burada bütün güzellikler gözünüzün önünde, adeta ayağınızın altıda duruyor. Adım attığınız anda cennetin kapıları sonuna kadar önünüze açılıyor. Ayrılığın yüreğimi sızlattığı günlerde terennüm ettiğim elem dolu mısraların yerini, şükür ki, vuslatın heyecanlı kalp atışları almıştır. Şimdi şelalelerle yarışmak, dalgalarla omuz omuza horon oynama vaktidir.