Fedakârlık, hiçbir karşılık beklemeden, başkaları için kendi işini gücünü, malını mülkünü, yeri gelince her şeyini, hatta gerektiğinde canını bile vermek demektir. Bugün en basit olarak özveri denilen bu davranış realist, ya da menfaatçi insanların işi değildir. Hatta birçoklarına, özellikle de başkalarının sırtından geçinen asalaklara, emek hırsızlarına, saçma gelir fedakârlık. Ancak, denilebilir ki dünyadaki bütün güzellikler, fedakârlığın ve fedakâr insanların eseridir.
Dünyayı ve hayatı güzelleştirenler hep fedakâr insanlar olmuştur. Kendilerinden yalnızca iyilik görülen fedakâr insanların en büyük fedakârlıkları, belki de kötülerin yol açtığı zararları gidermek, kendi işini savsaklayan sorumsuz insanların yanlışlarını, eksikliklerini tamamlamak olmaktadır. Mesela 15 Temmuz gecesi fedakâr insanlar elde bayrak, dilde tekbir kötülerin yol açtığı faciayı önlemek, devleti ve milleti korumak için çıplak elleriyle tankların üstüne yürürken, yalnızca kendini düşünenler de geceyi banka kuyruklarında geçirmişlerdi. Fedakârlık duygusu aklın üstünde, kalbin arkadaşı, aşkın yoldaşıdır. Bayağı insanlara göre değildir. Asil insanların hasletidir fedakârlık. Hepimiz rahatımızı, huzurumuzu, başta annelerimiz ve babalarımız olmak üzere, gecesini gündüzüne katan fedakâr insanlara borçluyuz.
Türk milleti özünde fedakâr bir millettir. Tarih boyunca insanlık için en büyük fedakârlıkları bu aziz millet ve onun askeri yapmıştır. Mehmetçik, vatan sana canım feda diyerek, dört bir yandan saldıran düşmanla mücadele ederken, diğer yanda dünyanın neresinde bir mazlum olsa onun imdadına yetişmiştir. İnsanlık tarihinin her sayfası aziz milletimizin ve aslan Mehmetçik’in bu fedakârlıklarıyla doludur.
Çok zaman kötülerin hâkim olduğu bu dünyada var olabilmek, özgür kalabilmek hep büyük bedeller ve fedakârlıklar gerektirmiştir. Bunun canlı bir örneği de dünkü vilayetimiz olan Filistin’de ve Gazze’de yaşanmaktadır. Tıpkı: “Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda/Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda” diyen milli şairimiz gibi Gazzeliler kadın çocuk demeden imanları, vatanları ve gelecekleri için gözlerini kırpmadan canlarını feda ederek tarihte emsaline az rastlanabilecek bir kahramanlık örneği göstermişlerdir. Bu fedakârlıkları ve kahramanlıkları sayesinde şehitler cenneti alaya uçarken, kalanlar ve gelecek nesiller ise öz vatanlarında özgürce ve şereflice yaşayacaklardır. Nitekim bizler de bugünlerimizi şanlı ecdadımızın candan geçen fedakârlıklarına borçluyuz.
Meşhur bir söz vardır. Benden öncekiler dikti, ben yiyorum. Ben dikeceğim, benden sonrakiler yiyecek. 1917 yılına kadar bir devleti bile olmayan, bataklıklar içinde sefilce yaşayan, ancak bu gün dünyada parmakla gösterilen Finlandiya, o günün aydınları ve her meslekten vatansever ve fedakâr insanların çalışmaları ve mücadeleleri sayesinde bugünlere gelebilmiştir.
Anadolu’da tarihi türbelere baktığımız zaman her birinin dünyanın dört bir yanından geldikleri, canlarıyla kanlarıyla bu toprakları bizlere vatan ettikleri görülecektir. Onların her birinin güzel evleri, bahçeleri, eşleri çocukları vardı. Her şeylerini feda ederek bize bugünlerimizi hazırladılar. Bizim de evlatlarımıza ve gelecek nesillerimize karşı sorumluluklarımız vardır. Nemelazımcılığı ve menfaatperestliği bir yana bırakarak, milletimiz ve memleketimiz için özverili bir şekilde çalışmak, ülkeyi yaşanılır kılmak, güzel yarınları inşa etmek hepimizin boynumuzun borcudur.

