İnsanlığın yeryüzünde ilk kurduğu sosyal müessese, aile kurumudur. O gün bu gündür, insanın en güvende ve en mutlu olduğu yer, aile yuvasıdır. Dünyanın en güzel resmi, şüphesiz kocaman bir aile tablosudur. Bir an için dede, nine, anne-baba, çocuklar, torunlar ve yakın akrabaların da yer aldığı bir fotoğrafı gözünüzün önüne getirin. Hayali bile ne kadar güzel değil mi?
Bütün dünyada aile, evlilik bağı ile kurulur. Sevenlerin kavuşması, ev sahibi olması, mesut bir yuva kurmaları insan hayatının en mutlu günü ve bu dünyada yegane düğünüdür. Eski Türklerde çocuklar baş göz edilince onlar için yeni bir çadır kurulur, böylece yeni ailenin yeni bir evi olurdu. Bu açıdan bakınca evlenmek, ev sahibi olmak, kendine ait yeni ve özel bir hayat kurmak anlamına gelir. Tabi bu yeni ve güzel hayat, birçok yeni görev ve sorumlulukları da beraberinde getirir. Bunların başında da evin geçimi ve ailenin her türlü maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Öyle ki mübarek dinimize göre evini geçindiremeyecek erkeklerin evlenmeleri caiz görülmemiştir. Bu nedenle Tarihimizde evlenme çağına gelip de maddi imkansızlıklar yüzünden evlenemeyen gençler için vakıflar bile kurulmuştur. Devletin, özellikle dar gelirli ailelere, evlilik desteği ve doğacak her çocuk için ciddi çocuk yardımı yapması elzemdir.
Türkiye’de mevcut eğitim sistemi nedeniyle bir bireyin işgücüne dahil olması otuz, hatta otuz beşli yaşlara kadar çıkmaktadır. Bu şartlarda, gençlerin evlenip aile kurması, evini geçindirebilmesi, çocuk sahibi olması ne derece mümkün olabilir. Devlet, bireylerin 18 yaşına kadar bütün akademik ve meslek eğitimi süreçlerini tamamlayıp işgücüne hazır hale gelecekleri sistemi bir an önce kurmalıdır. Mevcut eğitim sistemi süre ve içerik olarak yeniden ele alınarak yapısal dönüşüm gerçekleştirilmelidir. Bizce bütün sosyal ve ekonomik sorunlarımızın temeli çok uzun ve bir o kadar da niteliksiz olan eğitim sistemine dayanmaktadır. Bu kadar uzun ve bu denli niteliksiz bir eğitim sistemi, her alanda felaketimiz olacak endişesini taşımamak mümkün değildir.
Aile yılında öncelikle ailemizi ayakta tutan değerlerin neler olduğu ve bu değerlerin nasıl korunacağı ciddi bir ulusal eylem planı hazırlanarak, ana sınıfından başlayarak üniversitelerin son sınıfına kadar bütün eğitim kurumlarında işlenmeli, televizyon programlarıyla, dizi senaryolarına yedirilerek, basın yayın yoluyla, sosyal medya platformlarında organize ve profesyonel bir şekilde, her alanda büyük bir seferberlik ilan edilmelidir. Önceliğimiz yüzde otuz beşlere varan boşanmaların nedenlerini tespit ederek dağılan aile yuvalarını kurtarmaya yönelik tedbirler olmalıdır. Ailemizi dinamitleyen bütün yapılara çekidüzen verilerek ailenin korunması ve güçlendirilmesi yönünde çalışmalar yürütülmelidir. Bunun için yasal tedbirler alınmalı, caydırıcı cezaların yanı sıra aileye yönelik her türlü katkılar da teşvik edilip aileler maddi ve manevi olarak desteklenmelidir.
Bütün değerlerin hayat bulduğu ve gelecek nesillere miras bırakıldığı biricik kurum şüphesiz ailemizdir. Anayasamızın 41. Maddesine göre Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. Devletimiz, yıllar yılı, aile planlaması adı altında, doğurganlığı azaltmak, milletimizin çoğalmasını önlemek için mücadele etti. Bu çalışmaların neticesinde geldiğimiz noktada nüfus artış oranımız, ülkenin beka sorunu haline geldi. Aile giderse, millet de gider. Aile bakanlığı, bütün kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde ailenin huzur ve refahı için artık bir mücadele başlatmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı aileyi eğitimin temeline alarak eğitim programlarını yeniden yapılandırmalıdır. Okullarda seçmeli ders olarak okutulmaya başlanan Türk Sosyal Hayatında Aile derslerini, aile uzmanları okutmalıdır. Maliye bakanlığı ekonominin merkezine aileyi yerleştirmeli, ailenin ve çocukların ne yiyip içtiğine, hayat şartlarına kafa yormalı, aileyi ekonomik olarak güçlendirmek için tedbirler almalıdır. Bu mücadele belki de gerçek bir kurtuluş savaşı olacaktır.
Millet ve onun ocağı olan devlet, en büyük ailemizdir. Devlet baba, bütün kurum ve birimleriyle her bir evladına eşit, adil ve bir o kadar da müşfik olmalı, evlatlarının kimine öz, kimine üvey muamelesi yapmamalıdır. Aksi halde bu büyük aile de yaşanmaz olur ve nihayet dağılır gider.
 

