Çay sezonunun da artık sonuna geldik, Mayıs ayında Rize’ye başlayan göç seli artık geri dönüş başlattı. 5 aylık bir serüven sona erdi,, artık Rize’de yat devri başladı. Gel ki Rize hep yattı,, Çay sezonunun başlaması ile birlikte bölgeye Gürcistan’dan 65 bin dolayında işçi akını oldu, çay üreticilerinin yüzde 5 veya 10 u kendi ürününü topladı. Diğer üreticiler ise Gürcü işçiler için sıraya girdi.
Eeee tabii bunun bir bedeli oldu,, yine bölgeden yaklaşık 450 Milyon TL Gürcistan’a uçup gitti.
Yaz sezonu kapandı,, çay ürününün sonuna gelindi,, yüksek kesimler dışında artık sahil kesimleri Yat devrine girdi bile.
Bundan böyle hazır para,, tabii önceki yıllar özel sektör vade ile çay almaktaydı, bu yıl ise farklı bir sistem oluştu, Çaykur’un baskısı, piyasada kuru çay talebi ile özel sektör Çaykur’un üzerine çıkarak 2 ve daha üstünde taban fiyat ile çay aldı.
Peşin para ödenerek alınan çay ürünü piyasayı oldukça hareketlendirdi, şimdi ise para suyunu çekmeye başladı bile, iş yapan işini yaptı, hazır yiyen ise bir atımlık barutu kalarcasına elde ve avuçtakini bitirmeye başladı bile..
Yat devri dedik ya,,, bundan sonra köylü köyünde, emekli sobanın karşısında, çocuklar okulda, ev hanımları ise boş boş oturacak.
İşte bu boş oturmalar bizi tembelleştirdi, fazla değil, 30 yıl öncesine dönecek olursak, köylü köyünde boş durmaz idi, kışlık odun, bağ ve bahçe temizliği, çay budama, ahır da inek ve hayvanlar, ot telaşı gibi kış hazırlıkları yapılırdı. Şimdi ise hiçbir hazırlık yok.
Yat devri…..
Köyler boşalmaya başladı, şehirde oturan şehre taşınmaya, çeşitli illerde yaşayanlar ise o illere göç etmeye başladı bile..
Bu göçün önüne mutlaka geçilmeli,, yıllardır dediğimiz DİDİ fabrikasının Rize’de kurulması, Çay alternatif ürünlerinin üretilmesi, Meslek dallarında gençlerin yetiştirilmesi, yeni sanayi kuruluşlarının ortak akıl ile kurulması, bunları defalarca söyledik.
Söyledik söylemesine de kimse duymadı veya işine gelmedi, bunun yanında “ İşçi bulamıyoruz” seslenişleri var.. Peki ne ektik,, ne biçeceğiz,, kimi yetiştirdik ki kimi çalıştıracağız.
Herkesin dilinde TEMBEL BİR NESİL VAR…. Doğru, Peki kim tembelliğe alıştırdı, Uzaydan birileri gelip alıştırmadı.
Bunu yapan bizleriz,, çocuklarımızın eğitimine ne katkı yaptık ?,, hangimiz çocuğumuzu bağda, çay da, bahçede, inşaatta veya arazinin çeşitli yerlerinde çalıştırdık,, veya hangi ustanın yanında verip çalıştırdık ???
Çocuğa ver parayı,, al bilgisayarı, ver oyuncakları ve her istediğini yerine getir,,, Kim sorumlu ?,, elbette bizler. Sonra da TEMBEL NESİL VAR de,, kim yaptı peki bu tembel nesli,, Çay bahçesine sokma ,, Gürcülere ver parayı,, kendi işine çalıştırma , yanında olmasın,,,, Peki nerede öğrenecek çalışmayı ve para kazanmayı..
Az kaldı,, çok az,,gel ki şehir merkezinde çok var,, tinerci, hapçı gençlik, Emniyetin başına bela, mahallenin başına bela,, polis uğraşsın dursun,, çocuklar büyüdüğünde ise “ Beni saymıyor”
Diye şikâyet et…
Neden, Niçin, nasıl, ? Sorularını önce kendimize sormamız gerekmiyor mu?
Tüm sorumluluklar bizim değil mi?... Bin düşünüp, bir hareket etmemiz gerekmiyor mu ?
Gelecek nesil bu ülkenin nesli olacak sa,, gelecek nesil, bu ülkeyi yönetecekse ,, hepimize görevler düşmektedir. O zaman gereği gibi davranmamız gerek.
Yat devri , yat uyu devri ile değil, dım dik ayakta durarak, çalışarak ve çalışmaya neslimizi de katarak mücadele etmeliyiz.