Müdür olmak sorumluluk ister, hele Rize gibi yerde müdür olmak ayrı bir sorumluluk ister.
Müdür olmak için öncelikle kapı çalanlar, sonra aracı tutup baskı yaptırmak isteyenler, siyasetin zirvesine kadar uzanmak için çalışanlar hepsi ayrı bir sıkıntı ve sonra da yat gelsin.
Tabii müdür olanın ayağını kaydırmak için birde çaba gösterenler var…
-Niye Hasan’ın veya Mehmet’in oğlu müdür oldu da ben olamadım veya benim oğlum olamadı?
-Ben bu partiye daha oy vermem!
-Neden onu müdür yaptılar, o beceriksizin teki…
Bu tipleri çok duyduk hayatımızda. Birilerinin peşine gezmeler, arkadan konuşmalar, hele müdür Rizeli ise onun arkasından Rize’de daha çok konuşulur. Bunu hepimiz zaman içinde yaşamadık mı?
Rizeli, Rizeliyi keser sapı gibi tutar. Çivi büyükse sert tutar, küçük çivi ise sapı gevşek tutar ancak çivi çakacağı yer bu kez sert zemin çıkınca bu kez keser sapı elden boşa çıkar. Keser gider bir yeri kırar.
Kırdığı yer önemli insanın kafasına veya bir yerine denk gelmediyse önemli değil, eşya alınır.
İşte zaman içinde bizlerde en yakın dostlarımızın bir yerlere gelmesi istemiyoruz, ondan bir şey olmaz demiyor muyuz?
O insanların kalbini kırıyoruz ve o insanların ömürleri boyunca içinde kötü insan olarak kalıyoruz.
Rizeli Rizeliyi dışarıda tutar derler; kısmen doğru, tam doğru değil ama kısmen…
Rize’de ise arkasından kuyu kazmaya çalışır. Bunu bizim meslekte de gördük, siyasette çok gördük, bürokraside ise sürekli yaşanan şeyler.
Siyasette tabandan başlayanlar, aniden tavan olmak için çalışır. Merdivenleri teker terek değil, alt basamaktan üst basamağa tırmanmayı isterler.
Siyaset ayrı bir dünya…
Her zamanı gelen zamanını yaşar; alttan gelenler, üstü geçmeye çalışır; üst ise önce yerini korumak ardından daha yükseklere çıkmayı düşünür.
Rize’de hiç kimse hakkına razı gelmez. Bu Rizelinin huyunda ve suyunda var.
Dönelim müdüre…
Hadi uğraştın didindin müdür oldun. Camiden atladın müdürlüğe, orada ezan verecek halin yok veya ilkokul öğretmenliğinden geldin müdürlüğe, orada talebe yok, yazı tahtası yok.
Veya memurluktan atladın müdürlüğe neyi kimden öğreneceksin, hadi birileri öğretmeye başladı, yarın o memur veya o kişi senden tolerans istemeyecek mi veya senin yerine oynamayacağı ne malum.
Birde bunun sorumluluğu var, her imza attığın evrak senin zimmetin ve senin başına iş açabilecek bir evrak. Önceki akşam bir müfettiş ile oturduk, başka bir ilde bir il müdürü Bakan ağırlamış ve araç tutmuşlar 200 kişi yemek yedi. Tabii müdür işin altından çıkmak için giderleri şişirmek zorunda kaldı. Sonra bu müfettiş gitmiş faturaları şişmiş görünce doğrusunu anlat demiş. O da anlatmamış ancak müfettiş şişkinliği iyice kavrayınca müdür anlatmış. Tabii ya zimmet, ya görevi kötüye kullanmak, ama kimin için?
Bakan ve peşindekiler yedi gitti, müdür koltuktan oldu.
En iyi müdürlük, doğumda sana verilen isim Müdür olmak, gerisi hikâye…