Bir siyaset arenasını daha geride bıraktık. Tabi bu yazıyı seçim akşamı yazmam mümkün değildi. Gazetenin çoktan baskıya girmesi gerekiyordu. Aksi takdirde matbaanın üstündeki Rizeli polis yine şikâyet eder. Rahatsız oluyor ve bizim de kimseyi rahatsız etmeye hakkımız olmadığını biliyoruz. Her ne hikmetse tek rahatsız olan da o. Tabii Allah akıl rahatsızlığı vermesin. Bu tip rahatsızlıklar geçer.
Herkesin bildiği gibi Güneş Gazetesi dışında tüm matbaalar binaların altında. Tabii zaman zaman rahatsızlıklar verilebiliyor. Bizlerin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok. Bunun bilincindeyiz ama karşılıklı oturarak bu sorunları çözmek mümkün. Her ne hikmetse bizim Rizeli polis şikâyet etmekten hoşlanan biri. Hele sesini yükseltmekten çok hoşlanıyor ama karşısında hoşlanmayan biri çıkınca da onun hoşuna gitmiyor.
Ama mesleğini iyi kullanıyor. İkide bir 155’i arayarak matbaaya ekip gönderiyor. Onlarda artık rahatsız olmaya başladı. Sürekli aynı kişinin şikâyeti onları da bıktırdı. Hele son şikâyeti Cumhurbaşkanımızın geç gitmesi ve renk ayrımlarının geç gelmesi nedeniyle baskıya geç girdik. Gece 2 buçuk da baskı bitmeden yine Cengiz kapıda. 1 buçuk ay uğramayan ve daha önce makineyi taşımamızdan dolayı gelip kontrol etmesi ve rahatsız olmuyorum demesinden 1 buçuk ay sonra gece yine geldi. Aynı nakaratlarla yüksek sesle konuşmaya başladı. Uyarılınca ve konu kendisine anlatılınca aynen dediği kelime “ Ben istirahatimi bilirim. 16 saattir ayaktayım. Bana ne Cumhurbaşkanından sizden şikâyetçi olacağım, buradan çıkacaksınız” gibi kelimeler ve ardından gelen karakol ekibi bile kendisini ikna edemedi. Şikâyetçi oldu. Olsun canı sağ olsun.
Dönelim mendil işine…
Seçimler yapıldı. Seçim sonuçlarını az çok tahmin etmiştim. Burada zarara giren tabi Ak Parti oldu. Cumhurbaşkanının aldığı oylar ve vekillerin aldığı oylar ortada. Tabii bunun hesabını soracak olan kişi Cumhurbaşkanı…
Ne oldu, ne bu durum diye soracak.
Hesabı biri ödeyecek veya bu işi yönetenler ödeyecek. Kimler bunlar, tabii tüm teşkilat…
Artık hesabı ödesinler. Kimler kârlı, kimler zararlı. Kim ne yaptı, ne kadar yaptı, neden durum böyle..
Neden oylar düştü. Bunların hesabını birileri ödeyecek.
Yanı birileri bedel ödeyecek… Elbette bedeli ödeyen gazeteciler değil, bedeli ödeyecekler, birilerinin önünü kesenler. Partiyi babasının malı gibi kullanıp, belli ihaleleri kendi yandaşlarına verenler, kendi yandaşlarından başkasının yaşamasına izin vermeyenler, partililerin aleyhine sürekli yazanlara işverenler. Yoldaşını satanlar, Cumhurbaşkanının atadığı kişiye sahip çıkmayıp, onu yerden yere vuranlara sahip çıkanlar. Aman yazmasın diye kişi ve kişilere para akıtanlar, ayaküstü bin yalan söyleyenler.
Bizim gönlümüz rahat, Rize hizmet alsın diye küskünleri barıştırmak için çaba sarf ettim. Ama dört ayaklı inatçıdan daha inat olanlar var. Bugün milletin önünü kesen bu zihniyet elbette ki bu bedeli ödemeli.
Yine de ağlamak isterse omuz veririz, en kötü ihtimal mendil veririz.