24 Temmuz Gazeteciler Dayanışma ve Sansürün Kaldırılması Günü olarak kutlanmakta. 1908 yılında gazetecilerin bir araya gelerek basında sansürün kaldırılması için bir dizi etkinlikler yapmış ve basında sansür bu haklı direniş sayesinde kaldırılmıştı.
Aradan tam 100 yıl geçti. Basın bugün sansür ve baskı altında…
Şöyle 20 yıl öncesine döndüğümüzde başbakanların, bakanların, cumhurbaşkanının dahi karikatürlerini gazetelerde görmemiz mümkündü. Eleştiriler, yorumlar, iyi veya kötü değerlendirmeler bunları sürekli okur ve takip ederdik. Sarı basın kartı taşıyanlara imrenirdik.
Basın kartının bir ağırlığı bir özelliği vardı. Basın kartı olanlar devlet imkânlarından yüzde 50 oranında indirimli yararlanırdı. Yıldızlı otellerden yine aynı, telefonda yüzde 50 indirim olurdu. Gazeteci itibar görürdü.
Peki, ya şimdi?
Basın kartı kimlik yerine bile geçmiyor. Bazı kurumlar basın kartı yerine kimlik istemekte. Hâlbuki kimliği veren nüfus müdürlüğü, basın kartını veren ise başbakanlığa bağlı kurum ve iç işleri bakanlığı. Bunun ağırlığını bile kurumlar bilmemekte.
Basın mensupları her zaman iyi adam kötü adam rolünde kaldı. Birilerine yalakalık edenler her zaman iyi adam olarak anıldı. Birilerinin kirli çamaşırlarını ortaya çıkartan ise kötü adam oldu.
Bunun yanında gazetecilik ayağa kadar düştü. Bugün Rize’ye baktığımızda basın ile uzaktan yakından ilgisi olmayan çok sayıda insan 3-5 kuruşa kurdukları sitelerle basının içine girmeye çalıştı. Yanı fırıncı olmayanlar ekmek çıkartmaya çalışıyor.
Bizim bildiğimiz ekmeği fırıncı çıkartır. Ruhsat alır; ustasını ona göre alır ama!
Basında ise iş ehlinin değil, iş herkesin…
Bunu defalarca yazdım. Defalarca çeşitli toplantılarda dile getirdim. Ortadaki kirliliğin kalkması gerektiğini savundum. Ortada medya kirliliği var. Basında yer almak istiyorsan bunun gerekleri olan alt yapı oluşmalı. Bu bizim içinde bu mesleği sevenler için de hatta mesleğin geleceği için de önemli. Yabanı ot misali ortalık mera olmuş ve önüne gelen site kurmuş.
Mesleği sevebilirsin. Bu mesleğe gönül verebilirsin. Ancak bu mesleğin kurallarını yerine getirmek yasal bir sorumluluk olmalı. Şuan Türkiye’de basın anlamında yasalar çiğnenmekte ve haksız kazançlar elde edilmekte.
Hiçbir arkadaşımı suçlamak istemiyorum. Site kurabilir, reklam alabilir, ancak bunu yasalar doğrultusunda yapmalı. Ama ortada yasa yok. Yıllardır çıkması beklenen yasa maalesef kirliliği artırmakta ve bugün ülkemizde kirlilik gittikçe artmakta.
Mesleğin gerektirdiği konular hakkında Trabzon’da yapılan bir toplantıda konuşmacı olarak katıldım. BYGM, TURKCELL, İnternet Medyacılığı Derneği ve çeşitli kurumların katılımı ile düzenlenen seminerde söz aldım. Burada yaptığım konuşmada internet medyacılığına gönül verenlerin en az 5 yıllık sarı basın kartı olması veya basın ve iletişim fakültelerini bitirmesi gerektiği gibi eğitimli olmalı demiştim. Hepsi doğrulandı. Bu konuşmayı bundan 10 yıl önce yaptım. Ama maalesef bir parmak boyu ilerleme yok. 24 Temmuz Basın Bayramı…
Bu bayram kimlerin bayramı…
Bu bayramı 1908’de birleşerek sansürü kaldıranlar bugün bu ortamdan utanç duymaktalar.
Dileğimiz; medyası ile, kurumları ile, huzuru ile sorunsuz bir ülke…