Malum çay sezonu ve Mayıs’ın ilk günlerinde başlayan çay kampanyası ile birlikte üretici çay bahçelerine Gürcüleri sokmaya başladı. Bazı kesimler ise Gürcü bulamayınca kendileri çay hasadına başladı.
Amaç Ramazan ayında çay toplamamak, amaç bir an önce bitirmek ve parasız kalan cebine para koymak.
Başka amaç yok.
Çünkü sezonun ilk parasını cebine koymak isteyenler var.
Doğal bir şey. 7 ay sonra ilk kez cebine para koyma hevesi ve çayı bir an önce bitirme arzusu üreticiyi çay bahçesine soktu.
Peki, ne oldu?
ÇAYKUR’un ve özel firmaların günlük işleme kapasitesi 20 bin ton dolayında, tabi bir günde 30 bin ton çay toplanırsa olacağı ne?
Önce izdiham ve fabrikalar tıkanacak...
Eskiden değirmene mısır unu yapmak için gidenler bilir. Değirmenin su kanalına dereyi bağlarsak kanal dolar ve dışarı taşardı. Eskiden bunu yaptık. Yahut değirmen un öğütürken biran önce bitsin diye kolu az açsak bu kez korkoti yapmaya başlardı ve hemen ayağı indirirdik.
Çay da bu misal…
Üretici birden çay bahçesine girince GÜN DOĞDU…..
Kime sektörde fırsatçılara!
Nasıl olsa üretici düştü. Şimdi tam zamanı diyerek önce fiyat düşürdü.
Baktılar yine üretici getiriyor, bu kez önce kısa sonra vade uzamaya başladı.
Yine yetmedi, bu kez gelecek yıla vade atılmaya başlandı. O da yetmedi, döndüler yaş çaya kuru çay.
Özel sektör istediğini elde etti. Peki, kimin sayesinde, üreticinin tabi. Çay üreticisi çayı hasat yerine bahçede bekletse ve izdihama yol açmasa özel sektör fırsatçı olamazdı.
Yani kaynar suyu kendin üstüne döküyorsun! Sonra yandım anam diye feryat ediyorsun. Anan sana ne etsin.
Çay bahçesine giriyorsun. Ne var ne yok toplamak istiyorsun. Sonra ise ÇAYKUR diye haykıracaksın.
Yok, öyle yağma! ÇAYKUR sana bekle diyor. Çayının tamamını alacağım diyor. Özele fırsat verme diyor. Bir ay sonra paranı alacaksın diyor.
Sen ne yapıyorsun. Hepsini birden toplayıp kendi rahatını düşünüyorsun.
Buna ne derler?
Deniz kıyısında şezlonga yat. Güneş tepende, cariyeler yanında, yemeğin ardında gel keyfim gel. Yok, öyle yağma. Yağmur suları ile ıslanacaksın. Kendi ürününü kendin toplayacaksın, sana verilen zamanı iyi değerlendireceksin. Çocuklarını ve aileni rahatlığa alıştırmayıp, kendi bahçene kendin gireceksin. Gürcü toplayacak, sen keyfini süreceksin, sonra da işsizlik VAAR diye bağıracaksın.
Sen kimsin? Şaban filminde ki Maho Ağa mı ?
Emeksiz yemek yok. Her yıl 500 trilyon Gürcülere gidiyor, bu yıl 40 bin Gürcü sadece Rize’ye gelerek çalışmaya başladı. Sonra da işsizlik deyip iş kura kayıt olacaksın ve torpil yapıp evde yatacak devletten para alacaksın.
Ne güzel şarkı bu?
Ben dinlerken yoruluyorum. Birçok Rizeli ise dinlerken keyfini çatıyor.
Bizler ve bizim yaştaki insanlar, çay da topladı, ağaç ta kesti, inşaatlarda de çalıştı, kamyonlarda hamallık ta yaptı, inek de otlattı. Çay da budadı ve çay fabrikalarında sabahlara kadar nakliyede çay da boşalttı.
Eee ne oldu? Çocuklarımızı çalıştıramıyoruz. Peki, neden?
İnternetin başından kalkmıyorlar, en iyi cep telefonunu istiyorlar.
Alma kardeşin! Kes interneti, sen misin çocuğun babası, o mu senin baban?
Olmuyor.
Niye annesi karşıma çıkıyor?
O halde annesi uyuşturucu al derse alacak mısın?
Olur mu? Olur? Yarın o da olur.
Beyler, hanımlar, çocuklarınızı ezin demiyoruz…
Sadece ailenizin işini yapmaya katkıları olsun diyoruz. Çocuklarınızın sağlığı için çalışmaları önemli.
Bu nesli var etmek veya yok etmek bizim elimizde. O halde o yapmıyor, bu yapmıyor diyerek kendi çocuklarımızı tembel yapmayalım, onları büyüklerine saygılı, çalışkan ve topluma örnek kişi yapmak bizim elimizde ise bunu yapmak zorundayız, onlara yoksa en büyük kötülüğü biz yaparız.
Karar sizin.