Çay sezonu devam ediyor, sezonun tam ortasındayız, ikinci sürgün devam ediyor. 1 sürgüne baktığımızda üretici ne zararda ne de kar da, 1 sürgün başladığında 2 TL olan taban fiyat sezonun başlamasından bir hafta sonra özel sektör tarafından 1.800 Krş lara kadar düşmüş, Çaykur un uygulamaları ile sürgün sonlarında özel sektör bir anda 2 TL ve üstüne çıkmaya başladı.
Ne oldu da böyle oldu,,, Talep çok, özel sektörün bağlantı kurduğu firmalar çay isteyince sektör kar payını küçülterek fiyatı bir anda yükseltmişti. Tabii bu üreticinin yararına oldu, üretici peşin paraya ve devletin verdiği fiyatın üstünde çayını satma fırsatı bulmuştu.
Burada Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu”nun hakkını yememek gerek, Her fırsatta , her toplantıda üreticinin ucuza çay vermemesini,. Ürünü bahçede bekletmesini tavsiye etmiş, ancak bizim üreticimiz ise bir türlü inadından vaz geçmemişti.
Ne oldu peki, bekleten üretici biraz daha fazla cebine para koymuş oldu… Şimdi ise 2 sürgün ile özel sektör 2.050 Krş tan çay almaya başladı. Tam 2 sürgünün ortasında izdiham başlayınca çay üreticisi bahçeye girince ve Çaykur kontenjan uygulamaya başlayınca özel sektör geri vitese koymaya başladı. Bir anda hepsi anlaşmalı şekilde 1.700 Krş a kadar düştüler.
Üretici artık uyanmalı,,veya üreticilerin hakkını savunacak tüm üreticilerin üye olacağı Çay üreticileri Sendikası veya ismi ne konursa bir isme ihtiyaç duyuldu. Bu böyle gitmez,,, Neden gitmez her zaman Çaykur Genel Müdürü gibi birileri kurum adına çıkıp “ Çayınızı ucuza vermeyin, hepsini biz alacağız” demez.
Nitekim Çaykur 2 sürgün başlamadan kotayı 350 kilodan tarihin en yüksek rekoru olan Dekara 500 Kg uygulaması ile üreticiye zaten en yüksek kotayı verdi.
EEEE bunca kazık, bunca uyarılar, bunca fiyat düşüklüğünden sonra halen üretici akıllanmadıysa kim ne demeli ki?
Bazı siyasiler ve üreticiler seslerini yükseltmeye başladı ,, ne diye ? “ Çaykur bizi özel sektörün kucağına itti, çaykur kontenjan uyguladı, Çaykur çayımızı almıyor ve özel sektörle anlaştı”
Bunun adı çamur atmak,,
Verme kardeşim,, çay kapıda değil bahçede bekler,, Çaykur sana 500 Kilo kota vermiş, sen ille de bugün toplayacağım devlet almak zorunda diyemezsin.
Bizim yaşta olanlar bilir, günlük alımların 3 bin 500 tonlar seviyesinde olduğu 1977-78-79 lu yıllarda Çaylar deniz kenarlarına dökülüyor ve bu çayları gece kamyonlara yükleyenler yeniden devlete satıyordu. Devlet aldığı çayların bir daha parasını ödüyordu. Bugün çevremde bu tip hırsızları görmek mümkün. Halen iş hayatında olanlar var, halen bu zihniyette olanlar var.
Yok öyle bir şey … Ben de çay üreticisiyim ve henüz 2 sürgün çay hasadına başlamadım, bahçede duruyor ve gel beni topla demiyor. Çamur atmak için kimse gazetecileri yoklamasın. Haaa Çamur atmak için bazı siteleri yoklayabilir,, çünkü bir yemeklik kalemi var. Bir tabak yemeğe kendini satacak çook haber sitesi var. Git o haber sitelerini bir tabak yemeğe kandır ve çayın gerçek yüzünü değil, senin laf ebeliğini yazdır.
Son 3-4 sezondur üretici olarak kafam dinç ve rahat bir şekilde çayımı istediğim yere veriyorum. Kimse peşime düşmüyor kimse de bana şuraya veya buraya ver demiyor. Ben bu bölgede, çay bölgesinde yaşıyorsam çevremi iyi görmek zorundayım.
Görmeyenlerin gözleri kör,, kulakları sağır, beyinleri zayıf olduğunu düşünüyorum.