Zor bir görev, zor bir iş, 83 milyon insanın huzur ve mutluluğu için çalışmak bir yana, aç çakallarla uğraşmak bir yana.
Rant peşine koşan Dünyanın güçlü ülkelerine karşı dik durmak, onlara “ Emret Komutanım” dememek zor. Yıllarca sömürüldük, İMF bir yandan, Dünya bankası bir yandan, Avrupa ve ABD bir yandan sömürdüler. Ayaklarımızın üzerine durmamıza asla izin vermediler, bir ufak tüylendiğimiz anda tepemize bindiler.
Paralarla satın aldığımız silahları bile bize kullandırmadılar, ülkemizde bazı tarımsal ürünleri yetiştirmemize izin vermediler, sanayileşmemize, silahlanmamıza, kalkınmamıza asla izin vermediler. Her zaman karşılarında ellerimiz bağlı, gözlerimiz kapalı durmamızı istediler. Hep eziktik ve ezik kaldık. Güçlü bir Türkiye olmaya asla izin vermediler.
Birçok milli kuruluşlarımızı elimizden almak istediler, doğalgaz, Petrol aramamıza asla izin vermediler. Kendi ülkemizde özgürce yaşamamız onların iki dudağı arasında sürekli kaldı. İçimize hainleri sokarak ülkemizin karışmasına neden oldular. Önce PKK ardından FETO ya büyük destekler vererek, içimizi kurt gibi işlediler.
Askerimizi, polisimizi, eğitimcilerimizi satın alarak onları bir casus gibi işlediler ve ülkemizin bir adım atmasına asla müsaade etmediler.
Başta ABD olmak üzere, İngiltere, Fransa, Almanya ve çeşitli ülkeler her zaman içimizde oldu, 35 yıldır ülkemiz PKK terör örgütü ile uğraştı, onlarla uğraşırken içimizde asker formalı şerefsizler meslektaşlarını satar oldu.
Son 10 yıldır ülkede başlayan atılımlar FETO terör örgütü tarafından Satıldığımız ülkelere İfşa edildi. Bölgemizde güçlü kalmamız istenmedi, 15 Temmuz darbe girişimi başarısız olurken, içimizdeki hainler temizlenmeye başlandı. Tabii bilin dikler, temizlendi, halen içimizde bu şerefsizlerden var, Askeri kanat olsun, eğitim camiası ve polis teşkilatımız içinden zaman zaman bu şerefsizler temizleniyor. Tabii siyasetin içinde olanlar temizlenmeli.
Böylesine kritik bir ülkede Cumhurbaşkanı dahi olsan her zaman tehdit ve endişe içinde olman gerekiyor. Geçmişe baktığımızda Turgut Özal, Bülent Ecevit, Muhsin Yazıcıoğlu ve birçok bilim adamı ve askerimiz bu şerefsizlerin kurbanı oldu.
Ölüm korkusu değil, ancak bu şerefsizlerle uğraşmak zor, insanları mutlu etmek çok zor, hele bizim ülkemizde ballı parmak sürekli ağızda olsa bile parmak yerine kaşıkla bal, o da yetmez kepçe ile bal, o da bazı kesimlere az gelir, bu kez bal kavanozunu ve petekleri isterler.
Böylesine doyumsuz insanlarımız var, asla geçmişi hatırlamak istemeyen insanlar var, geçmişe baktığımızda Hastane kuyrukları, benzin ve ilaç kuyrukları, gıda kuyrukları, torpillerle işe girme çabaları, sokakların çöplük olduğu dönemleri, üniversitede okumak isteyen ve başörtüsü nedeniyle tahsilini bırakan kızların ıstırapları hepsi bu ülkenin başına örülen çoraplardı. Ülke sürekli borçlandırılıp kalkınmasına izin verilmiyordu.
Bunları unutanlar var, gel ki yeni nesil bunları bilmez ancak, 40 ve üstündeki yaşta olanlar bunları çok iyi hatırlarlar.
Böylesine kritik bir bölgede bulunan, kritik sorunları olan bir ülkede Cumhurbaşkanı olmak hiçte kolay değil.
Kimseyi mutlu etmenin kolay olmadığı ülkemizde, Cumhurbaşkanı olmak, idareci olmak hiçte kolay olmasa gerek.
Yabancı ülkelerle uğraşmak bir yandan, kendi ülkenizde ki örümcek beyinlilerle uğraşmak ayrı bir dert ve nankörlerle uğraşmak çok ayrı bir dert, yardım alarak devletin imkanlarından yararlananlar bir yandan ülkenin ekonomisini beğenmeyip yedikleri kaplara tükürenlere ne demeli, Böylesine bir ülkede Cumhurbaşkanı olmak asla istemem.