Çay derken aklımıza ÇAYKUR geliyor, elbette yıllarca bölgemize hizmet eden, her ailede mutlaka kurumda çalışan veya emekli olan kişi veya kişiler vardır. Hepimizin büyümesinde, ekmeğinde ve geçmişinde ÇAYKUR mutlaka var.
Geçmişte hatırladığım kadarıyla köyümüzde tek çay alım merkezi vardı ve iki köy olarak bu alım merkezi kapısında saatlerce bekleyerek çayı vermeye çalışıyorduk, Çay dikili alanlarının az olması ve üretimin az olması nedeniyle az sayıda çay alım merkezi bulunuyordu. Çay tarım alanlarının gelişmesi ve yeni fabrikaların yapılması ile birlikte çay geçim kaynağı olmaya, üreticinin umudu olmaya devam etti.
Çayın özel sektöre açılması ile birlikte başta Akfa ve Karçay ilk olarak çay sanayine girerek üreticinin umudu oldu ve bu umut fazla sürmedi, halen bazı üreticilerin kapanmış olan bu sektörlerden alacakları olduğunu biliyoruz.
Ardından kurulan ve adeta yarış içinde olan özel sektörler hızlı bir şekilde gelişmeye ve büyümeye başladı. Üreticilere çeşitli vaatler vererek üreticiden ürün almaya başladılar, bazıları batarak üreticilerin alacaklarını bile ödemedi.
Bugün günümüzde sağlam duran özel sektörler yanı sıra üreticinin zaaflarından yararlanan ve üretimin fazla olduğu dönemlerde üreticiye düşük fiyat vererek üreticiden ürün alan sektörler çoğunlukta. Taban fiyatın altında ürün alarak adeta Çaykur u hiçe sayan ve rekabet ortamından uzak kalan özel sektörler üreticiyi aldatmaya devam ediyorlar.
Ama bizim tek sorumlu tuttuğumuz Çaykur, suçlu bulmak istediğimiz Çaykur, yükleneceğimiz ve sorumlu tuttuğumuz tek kurum Çaykur,,
Zaman zaman Genel Müdür Yusuf Ziya Alım i eleştirenler ortaya çıkmakta, peki işin iç yüzü ne?
Başta şunu bilmek gerek, üretim tüketim dengesi sağlanmasını isteyen Devlet tüketimin 120 bin ton dolayında olduğunu düşünerek Çaykur dan yıllık 650 bin ton yaş çay almasını istiyor ve bunun üzerinde alım yapmasını istemiyor.
Geçtiğimiz yıl 782 bin ton yaş çay yaprağı alan Çaykur devlete satış garantisi vererek yaş çay aldı, peki bunu başaran kim?
Hani çok yüklendiğimiz ve eleştirdiğimiz genel Müdür Yusuf Ziya Alım, satış garantisi vererek adeta kapı kapı gezip elindeki kuru çayı satmayı başarmış ve teşekkür etmemiz gerekirken yüklendiğimiz tek kişi.
İşin içini bilmedikçe, doğruları görmedikçe eleştiri doğru değil, Yine bu sezon devlet “ 650 bin ton yaş çay “ sınırı koydu.
Kayıtlara baktığımızda birinci sürgünde 314 bin 500 ton yaş çay yaprağı aldı, ikinci sürgünde 260 bin ton seviyesine çıktı, henüz 2 inci sürgün bitmediğine göre toplam da bugüne kadar 574.500 ton yaş çay alınmış oldu, 2 inci sürgünün tamamlanması ile bu 590 bin ton dolayına çıkacağını düşünecek olursak, 3 üncü sürgünde Çaykur un alması gereken çay miktarı 60 bin ton, devlet bunun üzerinde alım istemediğine göre geriye kalan yaş çay nereye gidecek?
Üreticiler olarak sorumluluklarımızı yerine getiriyor muyuz?
Tabii hayır, çay bahçesinde yabancı işçi ve çay fidanında kilo işi topladığı için ne buluyorsa koymakta, çayın ağır gelmesini sağlamak için adeta çaya tecavüz etmekte, bu çaylar gerek Çaykur gerekse Özel sektöre gitmekte ve çayın yüzde 3 ile 5 oranında çöp ile dolduğunu düşünecek olursak üreticiler olarak bunun bedelini almaktayız.
Her yıl Çaykur 25-30 bin ton çöp üretmekte ve bunun bedelini üreticiye ödemekte, üreticiler olarak mutlaka çöpümüzün bize helal olabilmesi için ve Çaykur un yaşaması için ya kaliteli çay toplayacağız, ya da kurumun veya özel sektörlerin hasat ettiğimiz çaylardan çöp kesintisine izin vermemiz gerekiyor.
Tabii bu kural birçok haramzadenin tepkilerine neden olacak, haramzadeler alıştıkları haram yemeye devam etmeleri için ilk sesleri onlar çıkartacak ve siyasilere giderek tepki koymalarını isteyecekler. Zaten muhalefetin aradığı tek şey bu.
Çayımızı yaşatmak, geleceğimizi kurtarmak için kurumu iyi anlamamız gerekiyor, bu ürün bu bölgenin ve bölge halkı olarak kuruma ve çaya sahip çıkmalıyız.