Rahmetli Ekrem Orhon un bir sözü ile başlamak istiyorum “ Bugün Rize için ne yaptım” öncelikle düşünmemiz gereken ve kendimize sormamız gereken soru bu olmalı. Rize de görev yapan veya görevlendirmeyi yapanlar bu sorunun değişik versiyonunu kendilerine sormalı “ Bugün Rize için ne yaptım veya Ne yapmayı hedefledim” bu soruyu hem siyasetçiler, hem bürokratlar kendilerine sormalı.
Rize’ye ne kattım, hangi projeyi ürettim, neler yapmam gerek, kimler bu konuda daha bilgili, kimlerle temasa geçmeliyim. Tabii önce bireysel değil, kitlesel düşünceye sahip olmalıyız. Kendi başımıza belli bir yere kendimizi kilitleriz, ancak kitlesel düşünce ile daha kapsamlı düşünmemiz ilimize katkı sağlar.
Rize için çalışanlara Rizeliler olarak destek vermemiz gerek, bazı daire müdürleri vardır, 24 saatlik çalışma kendilerine yetmiyor. Yeter ki bir şeyler üretelim, Rize ön plana çıksın. Rizeli huzur ve güven içinde olsun. Rize kazansın diyerek canla başla çalışan müdürlerimiz var.
Bunları hemen hemen hepimiz biliyoruz,, Bunlardan biri il sağlık müdürü Mustafa Tepe, diğeri ise yine onun adaşı Mustafa Çelik, bunlara eşlik edecek seviyede olmasa da yine gününü hizmete adayan Mustafa Bakırcı, Şafak Bulut hizmet yarışında ön plana çıkan insanlar. İşte bu insanların önünü kesmemek gerek, bu insanlara hem siyaseten, hem de bürokratik olarak destek vermemiz gerek. Çalışkan insanların önünü kesen bazı geri zekâlılar var. Bunları ben biliyorum. Elbette ki siyasetçilerden bilenlerde var. 3 M Mustafa, Bir Şafak olarak hizmet yarışında olan insanlara karşı Rizeliler olarak kayıtsız kalmamalıyız. Rizeliler olarak çalışkan insanların yanında yer almamız gerek. Buna bir gazeteci ve bir Rizeli olarak kayıtsız kalmam mümkün değil. Bazı müdürleri yemek için çaba sarf edenler var. Çünkü onların menfaatlerine dokunuyorlarmış. Asalak gibi yaşamayı seven bazı kişiler bu müdürlerden bazılarının arkasından kötü karı gibi dedikodu yapmaktalar. Siyasetçilerin bu dedikoduculara inandığını düşünmüyorum. İşi gücü bırakıp rantları kesilen bu beyin özürlüler kendiişlerine baksınlar. Bu ülkede çalışmayana ekmek yok demesini bilmeliyiz. Bu ülkede kimse beleş geçinmemeli, Cumhurbaşkanı 24 saat bu yaşa rağmen çalışıyorsa bizlere düşen görevde o tempoyu yakalamak olmalı. Bu ülke çalışkan insanların omuzlarının üstünde yükselmeli. Tembel insanlar, dedikodu seven, meyve veren ağacı taşlayan insanlarla bu ülke bir adım bile atamaz. Bize de düşen görev meyve veren ağacı taşlayanlara karşı taşları geri atmak olmalı.