Hayatımızın belli dönemlerinde hata yaptığımız oluyor. Tabi yaptığımız hatalardan ders çıkartarak tekrarını yapmamaya çalışıyoruz.
İnsan şaşar veya beşer olabilir… Önemli olan şaştığımız yerden doğrusunu bularak gerektiğinde kendimizi düzeltebiliriz.
Toplum içine baktığımızda bazı insanlar hata üstüne hata yaptıkça kendilerini zeytinyağı gibi su üzerine çıkartmayı denerler.
Hâlbuki özür veya kendine çeki düzen vermek insanın özünde olmalı ve hatasını kabul etmeli.
Toplumun bilinçli olması, gelişmesine büyük katkı sağlar. Zaman zaman Rize’de resmi kurumlara baktığımızda daire müdürlerinin işi çok zor. İnsanlar Cumhurbaşkanının memleketinde kendilerini dev aynasında görmeye devam ediyorlar.
Zaman içinde bize şikâyetler geliyor. İnsanlar kendi isteklerine inatla, ısrarla devam ediyorlar. Ben şuyum, ben buyum, ben partiliyim, işimi yapacaksın. Yapmazsan tepeye kadar ulaşırım.
Rize’de iş yapmayan bürokrat çok az. İnsanların başkalarının haklarına müdahale ederek kendilerini öne çekmesi kadar çirkin ve çirkef bir durum olabilir mi?
Başkalarının haklarını kendi hakkımız gibi kullanmak kadar yanlış bir iş olabilir mi?
Kendimize yapılmasını istediğimiz bir şeyi başkasına yaptırmak, başkasının hakkına tecavüz etmek, kendi hakkımız gibi savunmak, ne kadar doğru olabilir?
Sık sık karşılaştığımız bu tür konular aslında insanların canını sıkan sorunlar.
BEN KİMİM BİLİYOR MUSUN?
SENİ SÜRERİM…
Bu tür tehditler bize şikâyetler olarak gelmekte.
Aslında bu tehditleri yapanlar kişiliksiz, kişilik arayan, kendine kimlik bulamayan kişilerdir. Bu tür insanların psikolojik sorunları olduğunu düşünüyorum. İnsan normal hayatında da aynı derecede kişiliğini bulamayan, toplum içinden dışlanan kişilerdir.
Bu tür insanların hallerine üzülüyorum. Bu insanlar önce kendi kişiliğini kazanması gerek. Tabi bu çok zor. Bu insanlar geleceğe, kendi nesline bile bir şey veremeyecek insanlardır.
Bilinçli toplum aslında ailede başlayarak, okul hayatında devam eden süreçte kazanılır.
Bilinçsiz kişilik bulamayan, kişiliği siyasette veya toplum üzerinde baskı kurarak kendine sağlamaya çalışan insanlar her zaman topluma zarar vermiştir. Bu insanların psikolojik danışmanlara ihtiyacı vardır. Sık sık karşılaştığımız bu tür problemlerin aslında siyasetten çözülmesi gerek. Siyasete sırtını dayayarak kendini dev aynasına gören bu insanlardan siyasete fayda değil zarar gelir. Bazı dairelerde İŞKUR kanalı ile girip, hiçbir iş yapmadan maaş alan, sırtını siyasete dayayarak kendini dev aynasına gören insanlar aynı zamanda çocuklarına ve ailesine 80 milyonun hakkı olan paradan çalarak evine ekmek getirmekte.
Bu insanların önce kendine sorması gerek “ Kazandığım helal mi, çocuklarıma helal ekmek getiriyor muyum, kazandığım para kimlerin cebinden çıkıyor “ bu soruları kendine sorabilen insan vicdanlı insandır.
Kimisi de böyle gelmiş böyle gider diyerek ne haram, ne de helalı düşünür. Milletin sırtından geçinmek isteyenler maalesef toplumda ÇAKAL olarak gözüküyor.
Bilinçli toplum olmak ailede başlayarak okul hayatında devam eder, o halde kendimizi savcı ve hakim karşısında görür gibi sorgulamamız gerekmez mi, tabii hakim ve savcıya yalan diyebiliriz, ama ahirette yalan söyleyebilecek miyiz önemli olan bu.