Bayrak, sansürün kaldırılışının 103. yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, gazetecilerin 24 saat görev başında olduğunu belirterek, ``Zaman kavramı olmadan, görevleri uğruna her türlü tehlikeye atılan gazeteciler, günümüzde hakları için mücadele edemez duruma gelmişlerdir. Kazanılmış hakları ellerinden alınan gazeteciler, yıpranma payları da ellerinden alınarak fikir işçisi olma özelliğini kaybetmişlerdir. Sokaklarda güvenlik güçleri ile birlikte her türlü kirli oyunları halka duyurmak için mücadele veren gazeteciler, korumasız bir şekidle bu şekildeki çetelerin kucağına bırakılmaktadır. Türkiye`de kadınlardan sonra belkide en fazla saldırıya uğrayan korumasız kişiler gazetecilerdir``
Son yıllarda medyanın bir bölünme yaşadığını vurgulayan Bayrak, ``Maalesef halkın haber alma özgürlüğünden çok bazı gazeteler ve yazarlar halka dayatma yapar gibi yanlı yayınlar yapmaktadır. Bunun iktidar kanadı veya muhalif kanat olması hiç önemli değildir. Türkiye`de medya `Yandaş`, `Yoldaş`, `Candaş` gibi kavramlarla ayrıştırılmıştır. Basın özgür olmalı, ancak kontrolsüz güce dönüşmemeli. Basın asıl olduğu görev alanına dönerken, ilgililer basının bir nevi kamu görevi yürüttüğünü anımsayarak özlük haklarını iade etmelidir.
Anadolu`daki muhabir ve temsilcilerin her zaman sahipsiz kaldığını belirten Bayrak, `Hak savunuculuğu yapan, adaletten ve eşitlikten bahseden, aylık 10 bin dolar maaş alan yazarlar, köşklerde yaşayan büyük medya patronları Anadolu`daki çalışanlarının büyük çoğunluğunun haklarını ödemeyerek kendilerini gücün üstünde güç saymaktalar SSK`si yatırılmayan, maaşı düzenli ödemeyen Anadolu çalışanı yanlı kişilerin ellerine bırakılmaktadır. Bugün büyük gazetelerin sayfalarına bakıldığında yüzde 70`i güvencesiz muhabirlerin Anadolu`dan servis ettiği haberlerle dolmaktadır. Basın Özgürlüğünü savunan herkes, önce Anadolu medyasını özgür kılmalıdır. Elini güçlendirmelidir. Aksi taktirde herkesin kendisi için istediği özgürlük, kuşların kafesteki özgürlüğünden öteye gidemeyecektir.``