Ülkemizde her an her dakika yeni suçlar işlenmekte, son yıllarda kadına karşı işlenen suçlar artmakta, tabii öncelikle bunların nedenleri araştırılmalı, bu tür boşanma veya kadına karşı şiddetin nedenleri ortaya çıkartılmalı. Bunların birçok nedeni var, en önemlisi bence sosyal medya ve TV ekranlarında kültürümüzü yansıtmayan, gelenek ve göreneklerimize karşı olan dizilerin serbest bırakılması, Sosyal medyanın büyük suçu var, TİK TOK, ve gelişi güzel Fonemenlik, sosyal medyada tanışmalar, karşılıklı sohbetler gerek kadınları, gerek erkekleri yoldan çıkartmakta. TV Dizilerinde çocuk yaşta aşk ve cinsellik aile bağlarını ve genel kültürümüzü bozmakta. İnsanların beleş geçinme istekleri, çalışmadan kazanma arzuları, hırsızlık ve dolandırıcılıklar, uyuşturucuya yönelmeler, daha çok kazanmak, daha çok aç gözlülük ve hırs insanları tarihi kültürden, geleneklerden, örf ve adetlerden uzaklaştırdı.
Ülkemize yurt dışından gelen göçmenlerin de suçlara karışması ile birlikte artık cezaevlerimiz dolup taşmaya başladı. Bugün ülkemizde 300 bin dolayında kişi cezaevlerinde yatmakta. Tabii cezaevlerimiz yetersiz ve bazı cezaevlerinde yerlerde yatak serilmesine rağmen, bazı koğuşlarda ek yataklar konmasına rağmen, yine de nöbetleşe yatan mahkum ve tutuklular var. Elbette onların tek beklentisi AF ,ülkemizde her 20 yılda bir AF kanunu uygulanmakta ve herkesin beklentisi artık AF..
Peki sürekli AF beklentisi çözüm oluyor mu?
Asla AF düşüncesi veya bu tür düşünceye sürüklenmek doğru değil, suçların azaltılması yönünde çalışmalar yapılmalı. Daha çok hangi olayların ülkemizde meydana geldiği araştırılarak bunun tabanına eğilmek gerek. Ya cezalar az, ya da caydırıcı özellikleri yok. Büyük şehirlerde yaşamak artık şansa bağlandı. Nereden ne geleceği, kimin serseri kurşunu ile veya bıçağı ile ölüneceği artık şansa bağlandı.
Elbette çözüm önerileri ve suçlara karşı neler yapılması gerektiği düşünülmeli , bunun karşılığında artık cezaevleri sadece otel gibi yatma yeri olmamalı.
Yemek elden, su gölden, Sağlık devletten düşüncesi olmamalı, şehirlerde bulunan cezaevleri artık üretim alanlarına taşınmalı. Suçlara ve suçlulara göre cezaevleri yapılmalı. Örnek verecek olursak, ömür boyu hapis cezası alanların aynı cezaevinde olması sağlanmalı ve bu insanlar üretime katkı sağlamalı. Tarım olabilir, sanayi ürünü üretmek olabilir, mobilya veya ağaç işleri üretimi olabilir, 20 ve 30 yıla kadar ceza alanlar yine ayrı bir cezaevinde taşınabilir ve geniş bir arazide kurulacak cezaevi üretime katkı sağlayabilir. Oluşturulacak alanlarda ülke ekonomisine katkı sağlamaları gerekli, çeşitli üretim bölgeleri seçilmeli ve cezaevleri bu bölgelerde yapılarak sanayi, teknoloji, ağaç işleri, tarım, hayvancılık gibi alanlarda bu mahkum ve tutuklular değerlendirilebilir.
Ülkemizde birçok alanda istihdam yaratmak mümkün, 300 bine yakın tutuklu veya mahkum bu sayede meslek sahibi olabilirler. Ekranlarda cezaevinden çıkan bir kadının nasıl hayvancılıkla uğraştığını ve devlet destekli iş kurduğunu gördük.
Cezaevleri yatma, dinlenme, milletin vergileri ile beslenme yerleri olmamalı, cezaevlerinde yatan insanlar milletin vergileri ile beslenmemeli, ülke ekonomisine katkı sağlamaları gerek. Ülkemizde hayvancılık ne aşamada biliyoruz. Ülkemizin çeşitli bölgelerinde hayvancılık ile ilgili kurulacak olan cezaevlerinde büyük oranda yatırımlar yapılabilir ve tutuklu ve hükümlüler bu alanda katkı sağlayabilirler.
Tabii bunu düşünmesi gereken Adalet bakanlığı bu konuda geniş düşünmek gerek ve gerek tarım alanında, gerek sanayi, gerek teknoloji ve gerekse tüm alanlarda bakanlığın yeni projeler geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum.