Türkiye’de her 20 veya 30 yılda bir darbe yaşamaktaydı. Bu darbeler alışkanlık haline gelirken birileri bunun faturasını öderdi. Ama en önemli fatura yine millete çıkardı. Menderes’in asılması, Kenan Evren’in yönetime el koyması. Ekonomik darbeler…
Darbeler deprem gibi…
1960 darbesi ve 1980 askeriyenin darbesini depreme benzetiyorum. Şiddetine göre; 27 Şubat ve diğerleri şiddeti az; ekonomik ve anayasal darbeler gibi. Ülkenin yönetimine el koymak, elbette ufak çaplı darbeler ile aynı tutulamaz.
15 Temmuz’un adını bile koymak zor. Kendi içinden yetiştirdiğin; vatanı teslim ettiğin, yıllarca fakir fukaranın vergileri ile maaş alan, vatan savunmasında görev yapacak olan asker kendi insanına kurşun sıkacak!
Neden?
İşte bunu anlamak çok zor…
Peki, kimin uğruna?
Kime karşı?
Vatanı, kime teslim edeceğiz?
Tabii önce ABD uşağı…
ABD’de krallar gibi yaşayan bir geri zekâlıya… Aklından zoru olan akılsız bir insana ve onun kadar aklı olmayan insanların da onun peşine gitmesi…
Hayatımda bu adamı hiç sevmedim.
Oldum olası tarikat ve şeyhlerle hiç bağlantım olmadı. Müslüman bir ülkede Müslümanlığın şartları belli. İslamin şartı 5 ise bunu yerine getirmek bir Müslümanın görevi.
Bunun dışında hiçbir şeyin Müslümanlıkla ilgisi olmadığını her zaman düşündüm. Her zaman savundum. Geçmişte yine tarikatçılar gördük; tecavüzcü tarikatçılar, dine leke süren sapık ve manyaklar. Bunlara inanan, bir o kadar daha geri zekâlılar. Hepsini gördük.
Ama maalesef son yılların en büyük tarikatçısını da gördük. İnanmayan destek almayan onların sayesinde devletin üst kademelerine kadar gelmeyen kalmadı.
Zaman gazetesi okumayan kimse devlet dairesine girmekte bile zorlanırdı. 5 bine yakın kişi Rize’de zaman gazetesi abonesi değil miydi?
FETO’nun okullarına çocuklarını vermeyenler yine devlet imkânlarından yararlanamazdı. Onlara destek vermeyen iş adamları partili sayılamazdı.
Bunların hepsini yaşamadık mı?
Maalesef bunları hep gördük. Birlikte yaşadık… Sonrasında Cumhurbaşkanı uyandı, uyardı ve uyarılar ne kadar işe yaradı?
Aynı tas aynı hamam yine devam etti. Ta ki, 15 Temmuz akşamına kadar. Bu ülkenin yetiştirdiği şerefsizler bu ülkenin; tank, helikopter, silah ve uçakları ile yine bu ülkenin vatandaşlarına ateş etmeye başladı. İşte bunları anlamak zordu.
Bunun adına darbe demek zor. Bunun adına 12 şiddetinde deprem denmeli. Kendi insanını yok etmeye kalkan bir insana benim insan demem mümkün değil. Bunların cezaevlerinde beslenmesine şiddetle karşıyım. Bu hayvan türünden gelen maymunların bu ulusun vergileri ile beslenmesi; kurşun sıktığı asker, polis ve halk tarafından başlarına nöbet tutulmasına karşıyım.
Bu şerefsizlerin kurşuna dizilerek; ibreti âlem olsun diye meydanlarda leşlerinin bekletilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu şerefsizlere imkân veren, onlarla bir bağ kurduran devletin artık kendi ayıbını örtmesi gerekiyor. Masum yerde içerde yatan insanların da biran önce ayıklanması gerektiğini düşünüyorum.
Bunlar 4’e ayrılmalı… Tam şerefsiz, şerefsiz, az şerefsiz, zorunlu şerefsiz diye.
Söylediğim gibi; bu ülke Müslüman bir ülke ve bu ülkede tarikatların tamamen arındırılıp kaldırılması gerekiyor. Adnan Oktar gibi, menzil, efendiler, beyler, kim ise bu ülkenin bu insanlara artık izin vermemesi gerek.
Tek hedef İslamiyet, tek hedef kalkınma, tek hedef birliktelik olmalı.
Allah bu millete böyle bir olay daha yaşatmasın.